Tarafından   14 Mart 2015
0

İçerdeki rutubetli hava sigara dumanıyla karışmış, bıçakla kesilecek kadar yoğun bir hale gelmişti. Tavandaki lamba lambanın ışığı tahta masanın bir kısmını aydınlatıyordu ve kurumuş kan lekeleri belli belirsiz seçilebiliyordu. Sigarasından derin bir nefes daha çekip saatine baktı. Sabahın beşine geliyordu. Daha 3 saat vardı nöbetinin bitmesine. Bir an önce evine gidip yatmak istiyordu. Gözleri uykusuzlukta şişmiş, bedeni ruhunu zor taşıyordu. Bıktım artık bu işten diye geçirdi aklından. “Hadi getirin şunu artık” diye seslendi kapıyı açıp. Bir kişi kalmıştı konuşturması gereken. Listesine baktı, Aysel’di adı. 24 yaşında. İki gün önceki hücre baskınında sağ ele geçirilmişti. 12 saatten beri uğraşıyorlardı. Fakat kız çetin ceviz çıkmıştı. Ne yaptılarsa konuşturamamışlar, kız sır veriyor sel vermiyordu. Sonunda iş başa kalmış, sorunu kendisi çözmek zorunda kalmıştı. Beceriksiz herifler diye geçirdi içinden. Tekrar saatine bakmak üzereyken kapı açıldı ve iki sivil memurun arasında , yorgunluktan bitap düşmüş esmer genç bir kız girdi odaya. Kızın ayakta duracak hali kalmamış. Üstündeki gömlek paçavraya dönmüş, göğüs kısmı kan içindeydi, pantolonu üstünden düşmek üzereydi. “Tamam bırakın şuraya” dedi. Kızı masanın üzerine yatırıp, amirlerine döndüler. “Çıkabilirsiniz” dedi Gömleğinin cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. İkinci paketi bitmek üzereydi. Benim de ölümüm bu meretten olacak diye düşündü Dönüp kıza baktı. A be salak kızım, ne işin vardı bunların arasında dedi kendi kendine. Kız masanın üstünde yan yatmış, dizlerini karnına doğru çekmiş iki büklümdü. Dudağının kenarında kan sızıyordu. Bir bardağa su doldurup uzattı. Kız inleyerek doğruldu ve bardağı kapıp içmeye başladı .Su dudaklarının kenarından akıyordu, beli ki uzun zamandır bir şey içmiyordu. “Çetin cevizmişsin” dedi kıza dönüp. Aysel kin dolu bir bakışla dönüp baktı “Öyle mi dediler” diye sordu. Saçları omuz hizasındaydı, yüzü solmuş dudakları darbelerden patlamıştı. Fakat yine de güzelliği belli oluyordu. Gözleri yeşildi ve çektiği acıyı yansıtıyordu. Alaylı bir sesle “Sen mi konuşturacaksın şimdi” diye sordu. “Hadi işimiz iş yine” diye geçirdi içinden. Gömleğinin önü açıktı. Memelerini işlemişler diye geçirdi aklıdan. Sol memesinin göğüs ucu kanlı bir et parçası gibi bir parça derinin ucunda sallanıyordu. Sağdaki is tamamen koparılmış, Göğüsleri sigara yanığı doluydu. “Gözden çıkarmışlar bunu” diye düşündü. Gözleri ayaklarına takıldı. Ayakları çıplaktı. Hafif kemikli ve damarlı bir yapıları vardı. Tabanları kirden simsiyah olmuş. “Tamam” dedi kendi kendine “Ayaklarında konuşturabiliriz ancak” “Bana bir leğen ve su getirin” diye seslendi kapıyı açıp. “Ne o vicdanını mı temizleyeceksin” dedi Aysel kısık bir sesle. Bir memur içi su dolu bir leğeni odaya getirip, nereye bırakayım dercesine amirinin yüzüne bakıyordu. “Ayaklarını yıkayıp temizle” diye emir verdi. Aysel inleyerek”Aman hizmete de bakın hele” deyip alaylı bir şekilde memurun yüzüne baktı. Ayakları yıkandıktan sonra Aysel’i sırt üstü masaya yatırıp kollarını masanın yan taraflarına sıkıca bağladılar. Masanın ayakucuna falakada kullandıkları profil demirden yapılmış bir konstrüksiyon monte ettiler. Yan taraflardan dikey bir profilin tepelerine yatay bir boru tutturulmuştu kaynakla. Aysel’in ayaklarını kaldırıp , yan yana bileklerinden sıkıca bağladılar boruya. “Tamam” dedi memura ,” sen çık dışarı” Kız karşısında yatıyordu artık. Tabanları göğüsünün hizasındaydı. Tabalarını özellikle yıkatmıştı, detayları görmek istiyordu. Parmak uçlarını, tabanlarında gezdirmeye başladı. “ Ne kadarda yumuşak” diye geçirdi içinden. Cildi çok yumuşak ve inceydi. Kırışıklıların altından damarlar çok rahat seçiliyordu. Parmakları incecik ve çok düzgündü. Parmağını, başparmağı ve ikinci parmağının arasına sokup o yumuşak teması tatmaya çalıştı. “Çok güzel” diye iç geçirdi. Birden kendine geldi. “Hadi işbaşına” dedi. Kızın rengi iyice solmuş, nefesi hızlanmıştı. Göğsü inip kalkıyordu. “Evet, konuş bakalım” dedi. “Söyleyecek bir şeyim yok” dedi Aysel. Elindeki sopanın ucunu tabanlarında gezdirmeye başladı. Sopanın ucunda 3 cm uzunluğunda bir çivi vardı. Çivinin ucu tabanında dolaştıkça Aysel’in refleksleri devreye giriyordu. Hafif hafif irkilip kasılıyordu. Topuğunun orta tabla birleştiği yerde çiviyi sabitledi ve hafif hafif bastırmaya başladı. Cildi iyice çukurlaşmıştı fakat çivi henüz etine gömülmemişti. Aysel iyice kasılmaya başladı fakat ses çıkarmıyordu, alt dudağını ısırdı. “Hepsi bu mu” diye fısıldadı başını masadan kaldırıp. Artık çivi yarıya kadar gömülmüştü etine. Çiviyi çıkarır çıkarmaz yoğun bir şekilde kan akmaya başlamıştı. Topuğunda yere damlıyordu. “Daha dur kızım, daha neler göreceksin sen” dedi kendi kendine. Geriye döndü ve sigarasından derin bir nefes çekti. Ani bir dönüşle, sopayı çok hızlı bir şekilde kızın tabanına indirdi. “Hıııııı” diyerek fırladı yay gibi gerildi Aysel’in beden bu beklenmedik darbe karşısında. İçine oturmuştu acısı. “Ahhh” diye hafif bir ses çıktı dudaklarının arasından. Tabanının ortasında yatay derin kırmızı bir iz oluşmuştu. Bunu hazmetmeye çalışırken ikincisi ve üçüncüsü indi tabanlarına. Alev alev yanıyordu ayaları. Beşinci ve altıncı darbeler sol ayağının 3. ve 4. parmaklarını kırdı. Gözleri kaymaya başlamıştı acıdan. Bağırmayacağım, bağırmayacağı diyordu kendi kendine. Ve birden her tarafı karardı. Buz gibi bir soğuk kapladı her tarafını. Üzerine dökülen soğuk suyla tekrar kendine geldi. Ayakları dayanılmaz bir acı veriyordu. Bu sefer elinde ince bir sopa vardı. Tabanları şişmiş ve kıpkırmızıydı. “Bunu yiyince gör bakalım neler oluyor” dedi Aysel’e büyük bir keyifle. Aysel’in tüm bedeni terden sırılsıklamdı. İlk darbe tabanının parmakların bittiği yerin biraz altına indi. Sopa iner inmez tabanının cildi patladı ve oluk gibi kan akmaya başladı. Aysel dudağını öyle bir ısırdı ki, kan çenesinden aşağıya akmaya başladı. Hafif bir inleme sesi döküldü dudaklarında. İkinci darbe tabanının ortasını patlattı. Kız bağırmamak için başını masaya vurmaya başladı. Karşısında kan içinde iki taban görüp zevklenmeye başlamıştı. Elini sirke şişesine atıp parmak uçlarından aşağıya doğru dökmeye başladı. “Gerçektende çetin cevizmiş, gıkı çıkmıyor” dedi kendi kendine. Sirke topuklarından aşağıya doğru akıp yere dökülmeye başlamıştı. Artık beden bir yay gibi gerilmişti Aysel’in. Parmaklarını kıvırıyor , geri çekiyor fakat ne yapsa nafile. Sanki kor döşemişlerdi tabanlarına. “Bu kadar acıya dayanılır mı” diye geçti içinde. Ve tekrar her taraf karardı. Soğuk su tekrar dünyaya döndürmüştü onu. O an tekrar sopanın acısını his etmeye başladı tabanında. Bu sefer sıra öbür ayağındaydı. Adamın üstü başı kan olmuş, kendinden geçmiş bir halde sopayı tabanlarına indiriyordu. Aysel artık tepki vermiyordu. Bu onu çileden çıkarıyordu. Bu güne kadar konuşturamadığı kimse çıkmamıştı. 20 yaşında ki bir kızla mı baş edemeyecekti. Şanına yakışırımıydı bu. Islak bezi alıp kızın tabanındaki kanı temizlemeye çalıştı. “Tanrım nasıl bir insan bu” dedi kendi kendine. Hangi insan buna dayanabilirdi. “Konuşmuyor, konuşturamıyorum. Bu nasıl iş” diyordu adam. Bir yandan da iniltiler içinde kıvranan kıza bakıyordu. Gözlerinden akan yaşlar, şakaklarından aşağıya süzülüyordu Aysel’in. Birden” Anne, anneciğim” diye hıçkırarak ağlamaya başladı. “Anne, çok acıyor. Artık dayanamıyorum.” diye haykırarak ağlamaya devam ediyordu. Donup kalmıştı. Onca insanı konuşturan adam 20 yaşındaki bu gencecik kızın karşısında eriyip kalmıştı. Parmak ucuyla biraz önce okşadığı o yumuşacık, süt gibi olan tabanların üstünde dolaştı. Derin yarıklardan parmağına kan bulaşmıştı. Gencecik , hayatının baharında olan bu kızın kanı. Parmağına baktı. Kan damla damla yere akıyordu. Bir yandan da genç kızın hıçkırıkları tırmalıyordu beynini, ruhunu. Bu kadar mı caniydi, bu kadar mı insafsız, merhametsizdi. Öbür dünyada bunların hesabını nasıl veririm diye içinden geçirdi. Masayı dolaşarak, Aysel’in baş ucuna geldi ve önünde diz çöktü. Elini başına koydu ve saçını okşadı. Yanaklarından yaşları ince ince dökülmeye başlamıştı. Eğilip yüzünü saçlarının arasına gömdü Aysel’in. Ağladığını görmesini istemiyordu. Aradan ne kadar zaman geçtiğini hatırlamıyordu. Aysel’in göğüsün inip kalkıyordu. Bir oh çekti ve seslendi. “ Gelin alın şunu.” Memura “ Temiz bu. Tedavisini yaptırıp, salın” diye talimat verdi. “Ben gerekli işlemleri yaparım” Duvarın dibine yürüdü ve yere çömeldi. Ellerini başının arasına aldı ve düşündü. “Buraya kadar. Artık hesaplaşma zamanı geldi.

Bir cevap yazın