Tarafından   9 Mart 2015
0

İlkokul ve ortaokuldayken şubat tatillerinde dayıma giderdim. Gündüzleri evde dayımın kızı Esra ablayla kalırdık. Esra abla benden 4 yaş büyüktü, çocukluğumuzdan beri hep oyun oynadığımız için çok yakındık. Yere oturup monopol oynardık. Karşıma eteğiyle otururdu. Oyuna kendini kaptırınca eteği yukarılara doğru sıyrılır beni deli ederdi. Benim baktığımı fark eder ama bişey söylemezdi. Bazen kendi pulunu ayağıyla ilerletirdi, biçimli ayakları ve açılan eteğiyle müthiş bir manzara oluşurdu. O büyük olduğu için genelde hep oyunda daha iyi durumda olurdu. Onun oteline geldiğimde çok para ödemem gerekirdi, o kadar param olmadığı için iflas durumuna gelirdim ama oyun bitmesin diye ona yalvarır ne istersen yaparım derdim. Bazen bana makyaj yapmak isterdi, bazen kendi elbiselerini giydirir öyle oynamamı isterdi. Ona yalvarmam hoşuna giderdi, oyunda kötü duruma düşünce başla bakalım yalvarmaya beni ikna edersen devam ederiz derdi. Bir gün ben yine yalvarırken “oradan olmaz, ayaklarımın dibine eğil ve öyle yalvar” dedi. Ben ayaklarının önünde diz çöktüm, gözümün önünde bir çift çok güzel ayak duruyordu. Sonra ayaklarını öpmemi istedi. Ayağının üstüne bir öpücük kondurdum. O günlük kabul etti. Artık pişti, kız tavlası, her oyun yalvarma seansına dönüşüyordu. Ertesi gün ayaklarının altını öpeyim diye yalvarmaya başladım. Yere yattım ve o her ayağının altını 10ar kez öpmemi istedi. Tam başlamıştım kapı çaldı ve aynı apartmanda oturan arkadaşı burçak abla geldi. Onlar biraz konuştuktan sonra bana dönüp hadi yat yere dedi. Esra abla cezamı burçak ablaya anlattı ve çok güldüler, bense yerin dibine geçmiştim. Ama kızın da hoşuna gitti ve cezamı çekmem gerektiğini söyledi. Yere yattım, Esra abla gelip ayağının altını öptürmeye başladı. İlk ayak bitince “cezanın kalanını burçak versin” dedi. Ben kabul etmedim ama burçak abla çorabını çıkarmıştı bile. Esra abla zorla beni onun oturduğu yere çekti, koltuğun altında kafamı onun ayaklarına bastırdı. Tamam bırak öpücem dedim. Kız ayağını uzattı ve öpmeye başladım ama Esra abla “ayağının altını öpeceksin” diye araya girdi, baştan saymaya başladı. İşim bitince oyun oynayalım dediler. Onlar iki kardeş prenses oldular ben de uşakları sebastiyan. Esra ablamın elbiselerini giyip, takılar takıyorlardı. Sözde bir davete gideceklerdi ve hazırlanıyorlardı. Bana devamlı emir veriyorlardı. Uşak şu ojeyi ver, sebastiyan kırmızı çoraplarımı getir onları giymek istiyorum, kraliçenin (yengemin) topuklu ayakkabılarından getirip giydirmemi istiyorum gibi. Davete giderken ben arabacı oluyordum. Kanepeye 2 sandalye koyup araba yapıyordum. Kanepeye çıkmak için beni yere yatırıp üstüme basıp çıkıyorlardı. Dönüşte her şey tersine işliyordu. Benden ayakkabılarını, çoraplarını çıkarmamı istiyorlardı. Oyunda gece olunca onlar yatağa yatıyordu ben yere. Sabah uyanıp benden yüzlerini yıkamak için su istediler. Tabi ki sadece bununla kalmayıp ayaklarını da yıkamamı istediler. Banyodan getirdiğim boş leğende sözde ayaklarını yıkadım. Yengemin kurabiyeleriyle kahvaltılarını yaptılar ama benim yemem yasaktı. Bana az önce ayaklarını soktukları leğenin içine kırıntılarını atıyorlar, ayaklarıyla ezip öyle yediriyorlardı. Esra ablam çubuk krakerleri ayak parmaklarının arasında bana uzatıp ağzımla aldırıyordu. Sonraki gün sinemaya gideceklerdi. Burçak abla kapıya gelince Esra ablam kapıyı açıp beni çağırdı, ben emekleyerek gelip ayaklarının dibinde ona hoş geldin dedim. Kız “bu hala böyle sürünüyor mu” dedi ve gülüştüler. Burçak abla hemen oyuna katılıp “çekil ayağımın altından” diyip ayağıyla itti beni. Esra abla zaten her bahaneyle üstüme basıyor, itip kakıyordu. Kızınca bir çırpıda çorabını çıkarıp ayaklarını öpmemi emrediyordu. Odadan çoraplarını emekleyerek gidip, ağzımda getiriyordum. Bazen kendi çorabımı ağzımla çekiştirip çıkarmamı ve kendi ayağımı öpmemi istiyordu. Bunu yaparken çok zorlanıyordum, onlar da çok eğleniyorlardı. Sinemaya beni de götürmeleri için ikisinin de ayaklarını 20 kere öpmek zorunda kaldım ama yine de götürmediler. Akşama beni götürmediler diye yengeme şikayet eder gibi oldum, Esra abla durumu toparlayıp beni odaya çekti ve ayaklarını öptüğümü erkeklere söylerim, rezil olursun diye tehdit etti. Bizim okulda üst sınıflarda okuyan bir çocuk vardı mahallede ona söylerim okulda da rezil olursun dedi. Tabi korkumdan bişey söyleyemedim. Sadece başkalarının ayaklarını öptürmemesini istedim, kabul etti. Artık o burçak ablaya gidiyordu ama bana makyaj yapmaya, kız gibi giydirmeye, ayaklarını öptürmeye tatilin ikinci haftası da devam etti. Sonraki sene artık ben kadınların ayaklarından gözünü alamayan, evde annesinin çoraplarını, elbiselerini, ayakkabılarını giyen biri olup çıkmıştım. Gözüm hep Esra ablanın ayaklarındaydı ama artık büyüdüğüm için bu oyunlarımız saçmalaşmıştı. Bir daha hiç ayaklarına dokunamadım. Eskilerden hiç bahsetmiyordu. Ben lisedeyken karşımda ayaklarına oje sürerken konuyu açtım: eskiden nasıl oyun oynardık, ben sizin uşağınız olurdum dedim. Sadece “hııı” diye onayladı. Biraz daha zorladım:burçak ablanın ayakları ne çirkindi di mi? Senin ayakların o zamanlardan beri çok güzel dedim. “Evet, burçaklar afyona taşındı” diye konuyu değiştirdi. O günden beri çok istememe rağmen hiçbir kadının ayaklarını öpemedim…

Bir cevap yazın